Bilim Akademisi tarafından düzenlenen Bilim Akademisi Konferansları’nda bu ay Bilim Akademisi Üyesi Prof. Dr. Mehmet Özdoğan, en eski dönemlerden tarihi çağlara kadar insanın biyolojik evrimini kültürel değişimle ilişkilendiren önemli kırılma noktalarını arkeolojik kazılardan elde edilen bulgulara dayanarak anlatıyor.
İnsan olarak tanımlayabildiğimiz canlının iki milyon yılı aşkın bir geçmişi vardır. Bu süreç içinde biyolojik özelliklerimiz, yaşadığımız doğal çevre ortamı, geliştirdiğimiz beceri ve kültür dahil her şey, insanın var olduğu tüm coğrafyalarda sürekli olarak değişmiştir.
Ancak bu süreçte, getirdiği sonuçlar açısından diğerlerinde farklı olarak günümüz uygarlığının oluşmasına yol açan, kültür tarihinde “kırılma noktaları” vardır. Bunların içinde; soyutlama yetisini geliştirerek doğada olmayan bir nesneyi tasarlaması ve böylelikle alet yapması, ateşe hakim olarak çiğ et çiğnemeye alışık olan sindirim sistemini değiştirmesi, olmayanı düşleyerek ölü gömmesi ve giderek tılsım, büyü ve bunları yönlendiren ruhban sınıfının ortaya çıkışını, getirdikleri sonuçlar açısından devrim niteliğine en önemli kırılma noktalarının arasında sayabiliriz.
Tarihöncesi çağların derinliklerindeki bu gelişimlerin yanı sıra, göreli olarak daha yakın dönemlerde meydana gelen ve daha çok sosyo-kültürel dönüşüm içeren kırılma noktaları da vardır. Öncekilerden farklı olarak, Anadolu ve yakın çevresindeki bölgelerde meydana gelen bu dönüşümlerin arasında tahıllara dayalı besin üretimi, giderek artı ürünün artı değere dönüşmesi ve bunun denetimi için kayıt tutan, kuralları koyan bürokrat, sistemi koruyarak sürdüren seçkinler, asker, tüccar ve işçi sınıfı başta olmak üzere topluma yeni katmanların eklenmesi gibi bugünkü küresel modelin temellerini oluşturan özellikleri sayabiliriz.
Besin üretimine ve çiftçiliğe dayalı yaşamın getirdiği ve daha önceleri olmayan toprak mülkiyeti, miras, aile hukuku gibi uygulamalar da toplumsal yaşamda önemli değişikliklere neden olmuş, yerleşik yaşam ile birlikte mekan yalnızca barınılan yer olmaktan çıkıp farklı işlevler yüklenmiş; yapı konuta, yerleşim yerleri çok katmanlı kentlere dönüşmüş, bu süreç kral ile rahip sınıfın yönettiği devlet – imparatorlukların hazırlayıcısı olmuştur.
Bilim Akademisi Üyesi Prof. Dr. Mehmet Özdoğan; akademik yaşamını İstanbul Üniversitesi Prehistorya Anabilim Dalı’nda Halet Çambel’in öğrencisi olarak sürdürmüştür. Esas uzmanlık alanı, “Neolitik” olarak adlandırılan, tarım ve hayvancılığa dayalı köy yaşantısının ortaya çıkışı ve başka coğrafyalara yayılım sürecinin anlaşılmasıdır. 1964 yılından bu yana aralarında Çayönü, Yarımburgaz ve Aşağı Pınar’ın olduğu Türkiye’nin çeşitli yerlerinde 25 kazı çalışması ve yüzey araştırması yürütmüştür; halen Doğu Trakya’da Açık Hava Müzeleri ve Kültürel Miras projelerini sürdürmektedir. Diğer ilgi alanları arasında arkeoloji tarihi, arkeoloji politikaları ve çevresel arkeoloji bulunmaktadır. Üyesi olduğu önemli uluslararası bilim kurulları arasında Amerika Birleşik Devletleri Bilimler Akademisi (NAS), Academia Europaea, Şanghay Arkeoloji Forumu ve aldığı ödüller arasında ise TÜBA Hizmet ödülü (2001), Vehbi Koç Vakfı (2008) ve İtalya Devlet “Cavaliere” Nişanı bulunmaktadır. Arkeoloji ve kültürel miras üzerine 23 kitap ile 330 bilimsel makalesi vardır. Prof. Dr. Mehmet Özdoğan, Emeritus Öğretim Üyesi olarak İstanbul Üniversitesi’nde çalışmalarına devam etmektedir.