Marmara Denizinde son yaşanan 6.2 büyüklüğündeki deprem, kamuoyunun hem afete hazırlık düzeyini hem de bilimsel bilgiye erişim kanallarını yeniden gündeme taşıdı. Bu süreçte medya, deprem tartışmalarının ana sahnesi hâline gelirken; haberlerin sunuluş biçimi bilim okuryazarlığının toplumdaki yerini ve güvenilir uzmanlığın değerini öne çıkardı.

Deprem gibi hayati tehdit içeren felaketlere karşı kendisini çaresiz hisseden geniş kitleler için güçlü bir hayatta kalma ümidi veren açıklamalar, çoğu kez depremin önceden bilinemeyeceği gerçeğinin önüne geçmektedir. Bu nedenle, gelecek depremin nerede ve ne zaman olacağı, ya da olup olmayacağı meselesi, toplum nazarında depreme hazırlanmak ve depreme dirençli hale gelmekten daha çok karşılık bulmaktadır.

  1. Mevcut Durum: Bilimsel Bilginin Yetersiz Sunumu Farklı disiplinlerden deprem uzmanları, çoğu zaman aynı verileri kullanarak farklı ve birbiri ile çelişen yorumlar yapabilirler. Bilimsel görüşlerde farklılık ve şüpheci olunması işin doğası gereği olmakla birlikte, medyanın bu farklılıkları bağlamından koparıp sansasyonel başlıklarla sunması kafa karışıklığını artırmaktadır. Özellikle risk tahminlerinin kesinlik atfedilerek verilmesi, risk okuryazarlığının düşük olduğu toplumda hem belirsizlik hem de güvensizlik yaratmaktadır. Üstelik, sıcağı sıcağına, henüz tüm veriler değerlendirilmeden acele ile yapılan yorumlar bu güvensizliği pekiştirmektedir.
  2. Uzman Yorumlarının Niteliği Bilim insanlarının olasılık ve belirsizlik kavramlarını açıkça belirtmeleri, veriye dayalı analitik yorumlar üretmeleri beklenir. Kendi saha verilerini, modellemelerini veya gözlemlerini üreten araştırmacıların bu bakımdan daha çok seslerinin duyulması gereklidir; çünkü yorumlarının doğrudan veriyle ilişkilendirilmesi, yanlış anlaşılma riskini düşürür. Medyanın, veriye dayalı konuşanlar ile “ahkam kesenler” arasında ayrım yapması aktarılan bilginin kalitesini yükseltir. Bilim kanaatler değil, veri üzerine kuruludur.
  3. Akademik Yetkinliğin Değerlendirilmesi Medya organları kimi zaman Google Scholar gibi platformlardan topladıkları yayın ve atıf sayılarına bakarak uzman seçmektedir; ancak, bu sayıların akademik çevrelerde bile çoğu kez değerlendirilmesi güç, teknik ayrıntılar olduğu dikkate alınmalıdır. Akademik değerlendirme konusunda yetkin CoARA (The Coalition for Advancing Research Assessment) tarafından ortaya konan ilkeler, bilimsel katkıların yalnızca nicel metriklere indirgenmesini, özellikle, toplumsal etki ve araştırma kalitesinin ihmal edilmesini eleştirir. Bu nedenle medya, bibliyometrik verileri yalnızca destekleyici unsur olarak sunmalı, nitel değerlendirmeyi ise alanın uzman kurum ve meslek örgütlerine bırakmalıdır.
  4. Bilim Okuryazarlığını Güçlendirme İhtiyacı OECD’ye göre, gelişmiş ekonomilere sahip ülkelerde dahi temel bilim okuryazarlığı sınırlı kalmaktadır **. Bilim iletişimi programları ile medya çalışanları doğru terminoloji kullanımı ve belirsizliklerin nasıl açıklanacağı hakkında bilgilendirilmelidir. Bilim gazeteciliğinin ciddi bir uzmanlık alanı olduğu unutulmamalıdır. Aynı zamanda okullarda ve yaşam boyu öğrenme programlarında temel istatistik ve risk perspektiflerinin yaygınlaştırılması, toplumun yanlış ve spekülatif bilgiye karşı bağışıklığını artıracak, sahte-bilim (pseudo-science)’in yıkıcı etkisine karşı direnç kazandıracaktır. Akademisyenlerin de bilimi topluma aktarmada daha özenli davranması ve verilen mesajın kamuoyuna sağlıklı ve doğru biçimde aktarılması için iletişim kanallarını iyi kullanmaları önemlidir.
  5. Sonuç ve Öneriler Deprem haberlerinde bilimsel ilkelere dayalı, şeffaf ve çok kaynaktan doğrulanmış içerikler sunmak; toplumun risk algısını sağlıklı biçimde şekillendirir ve afetlere karşı dayanıklılığı güçlendirir. Kamuoyu, yorumların hangi verilerden hareketle yapıldığını sorgulamalı ve hiçbir veriye dayanmayan yorumlar konusunda dikkatli davranmalıdır. Medya kuruluşları, uzman seçimini nesnel kriterlere dayandırmalı; uzmanlar ise veriye ve olasılık hesaplarına dayalı, herkes tarafından anlaşılır bir dil kullanmalıdır. Bilim okuryazarı bir toplum, hem hatalı bilgiyi ayıklayabilir hem de afet yönetiminde kamu otoriteleriyle iş birliği yaparak daha güvenli bir gelecek inşa edebilir.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.

Bilim Akademisi Yönetim Kurulu

14.05.2025

* Bu bildirinin hazırlanmasında Bilim Akademisi üyesi Prof. Dr. Okan Tüysüz katkıda bulunmuştur.

** OECD (2025), Empowered Citizens, Informed Consumers and Skilled Workers: Designing Education and Skills Policies for a Sustainable Future, OECD Publishing, Paris, https://doi.org/10.1787/311cdbeb-en.