Bilim Akademisi Konferansları, 2022 Bahar serisinin ilkinde konuşmacımız, Bilim Akademisi üyesi Dr. Tamer Önder.

 

Vücudumuzda birbirinden çok farklı işlevleri olan 200’den fazla hücre tipi var. Bunların hepsi döllenmiş yumurtanın embriyonik gelişim sırasında farklılaşması ile oluşur. Farklılaşma, genomumuzda bulunan yaklaşık 20,000 geni kodlayan DNA dizilerindeki değişimler ile değil de bu genlerin bir bölümünün aktivitesinin artması ya da azalması sonucu gerçekleşir. Farklılaşan hücreler yaşamları boyu kimliklerini korurlar. Örneğin, bir akyuvar durup dururken bir sinir hücresine dönüşemez. Dolayısı ile uzun yıllar farklılaşmanın geri çevrilemez bir süreç olduğu düşünülüyordu. Ancak 2012 Nobel Tıp ödülünü alan Japon bilim insanı Shinya Yamanaka’nın geliştirdiği bir yöntem ile vücudumuzda bulunan herhangi bir hücreyi, embriyonik kök hücre benzeri hücrelere dönüştürebiliyoruz. Hücresel yeniden programlama adı verilen bu moleküler genetik yöntemde embriyonik dönemde aktif olan dört gen kullanılmakta ve oluşturulan hücrelere uyarılmış pluripotent kök (UPK) hücreler denmekte. Konuşmamda bu yöntemin moleküler temellerinden ve hücrelerin nasıl yeniden programlanabildiğinden bahsedeceğim. UPK hücrelerini kişiye özgü olarak üretilebiliyor ve laboratuvar ortamında istenilen herhangi bir başka hücre tipine farklılaştırılabiliyoruz. Dolayısıyla nörodejeneratif hastalıklar, omurilik yaralanmaları, kan sistemi hastalıkları ve diyabet gibi pek çok hastalığın tedavisi için hastanın bağışıklık sistemi ile tam uyumlu hücreler üretmek artık mümkün. Ancak yeniden programlama verimi oldukça düşük bir yöntem; örneğin, hastadan alınan 100,000 hücrenin sadece bir tanesi kök hücreye dönüşebilmekte. Devam eden çalışmalarımızda moleküler biyoloji teknikleri kullanarak yeniden programlamayı daha verimli kılmanın yollarını araştırıyoruz. Böylelikle orta vadede kişiye özgü kök hücrelerin hastalıkların tedavisinde kullanımını kolaylaştırmayı hedefliyoruz.