Yazının tamamı için tıklayınız.
Bilindiği üzere, dünyadaki iklim değişikliği politikaları ve buna bağlı olarak ortaya konan Kyoto Protokolü doğrultusunda, sera gazları (CO2, CFCs, CH4, N2O v.b.) emisyonlarına getirilen kısıtlamalar göz önüne alındığında, yenilenebilir enerji kaynaklarının toplam enerji
üretimindeki payının çok fazla artacağı, buna karşılık fosil yakıtların payının ise çok azalacağı şeklindeki görüşler ve beklentiler son yıllarda sık sık gündeme gelmektedir.
Bu görüşler tartışılırken, 2003 yılında 1.670.000.000 ton kömür üreten Çin, 2010 yılında 3.162.000.000 ton kömür üretimi ile son yıllarda dünya kömür sektörünün yönünü çizmeye başlamıştır. Yine bunun yanında kömürdeki aşırı üretim beraberinde, Çin’deki enerji üretimini ve dolayısıyla tüketimini de hızla arttırmıştır. Ancak gelecekte, gelişmekte olan ekonomilerin “enerji arzı” dinamiklerini de belirleyeceği düşünüldüğünde, Hindistan, Endonezya, Brezilya ve ortadoğu’daki enerji tüketim hızının, Çin’den daha yüksek olacağı da göz önünde bulundurulmalıdır.