Gezi Parkı olaylarının baş aktörlerinden olan ‘gençler’ çeşitli şekillerde
betimlendi ve olgulaştırılarak kendilerine pek çok anlamlar yüklendi. Gezi parkı
olaylarının başlangıcını ve önderliğini yapan gençler, olayları destekleyenler
tarafından ‘Türkiye’ye AB üyesi ülke görünümü kazandıran kesim’ veya
‘Cumhuriyet’in güvencesi’ olarak nitelendirilirken, eleştirenler tarafından ‘silahlı
kuvvetlerden umudu kesilmişlere umut’, ‘konforlu ailelerin şımarık ve narsist
eğilimli çocukları’, ‘tek çocuk sendromu yaşayan bencil bireyler’, ‘sanal kimlik
arayışındaki sanal gençlik’ olarak betimlendi. Gezi parkı olaylarına daha nesnel
yaklaşmak isteyen bir kesim ise gençleri ‘Y Kuşağı’ veya ‘milenyum çocukları’
tanımlarını kullanarak kitleselleştirdi. Bu akımın rüzgarını arkasına alan
pazarlamacılar ‘Y Kuşağına’ yönelik satış ve pazarlama taktikleri üretirken, diğer
sektörler ‘Y Kuşağına’ özgü ürünler ve hizmetler tasarlamaya başladı.
Bireyciliklerine ve farklılıklarına çok önem veren gençler bu süreçte farklılıkları
gözetilmeden ve özgünlükleri maskelenerek bir kitleselleştirme olgusuyla karşı
karşıya kaldılar. Kendilerine ve eylemlerine büyük anlamlar yüklenen gençler belki
de talep etmedikleri kadar ağır bir sorumluluk baskısı altında kaldılar.