Bilim Akademisi Yönetim Kurulu olarak Mayıs sonunda İstanbul’da, Gezi parkında başlayan ve ülkenin dört bir yanına yayılan protesto gösterileriyle ilgili gelişmelerde toplanma ve ifade özgürlüğü, bilgi edinme ve bilgiye dayanan karar ve politikalar yürütülmesi konularında önemli sorunlar görüyoruz.

Hükümetin uzman görüşlerini dikkate almayan, eleştiriye kapalı, farklı duruşlara karşı tahammülsüz ve saldırgan bir yaklaşımla karar almaktaki ısrarlı yaklaşımının barış ve demokrasinin koruması açısından ne ölçüde sorunlu bir nitelik taşıdığı açıkça görüldü. Durumu bu açıdan kaygıyla izliyoruz.

Bugün geniş kitlelerin karşı çıktığı bu siyaset yapma biçimi, akademik çalışma ortamını da fevkalade endişe verici bir biçimde etkiliyor. Tutuklu öğrencilerin sayısının giderek arttığı, çalışmaları veya siyasi duruşları yüzünden uygulanmakta olan politikalara ters düşen akademisyenlerin üniversitelerinin dışından veya içinden gelen uyarılara ve soruşturma tehditlerine maruz kaldığı, bilimsel çalışmaları destekleyen kurumların bazı projeleri bilim dışı gerekçelerle reddettiği bir ortamda, bilim için gereken akademik özgürlüğün korunması giderek güçleşiyor.

Bilim insanları, meslektaşlarının geliştirilmiş oldukları kuram ve yöntemler temelinde, varolan kuram ve yöntemleri sorgulamayı ve eleştirmeyi sürdürerek çalışırlar. Varolan bilgi birikimine saygı ve eleştiriye açık olma gerekliliği, birlikte, bilimsel gelişmenin olmazsa olmaz koşulunu oluştururlar. Dünya ile ilgili bilginin ancak dünyayı gözleyerek doğrulanabileceği veya yanlışlanabileceği ilkesi bilim için olduğu kadar sağlıklı demokratik bir toplumun işleyişi için de esastır. Bilim insanları olarak, karşı karşıya bulunduğumuz ideolojik ve siyasi müdahalelerin, uğraşımızı sağlıklı bir biçimde sürdürmemizi engelleyecek bir nitelik almaya başlamasından duyduğumuz kaygıyı ifade etmek ihtiyacını hissediyoruz.